“Başarılı olmak için öğrenmemiz gereken ne çok şey var.”
“Genellikle kendi kendimize iş sırasında öğreniyoruz.”
“Deneye, yanıla doğruyu buluyoruz.”
“Bilmeden, öğrenmeden nasıl başarılı olabiliriz ki?”
“Nasıl daha iyi, daha çok satabiliriz?”
“Nasıl ekibimizi daha iyi yönetebiliriz?”
……
…..

Genellikle kendi kendimize ya da yöneticilerimize bu soruları soruyoruz. İşimizi yapabilmek için bilmemiz gereken bir çok şeyi de öğrenmenin aslında fazla da yolu yok sanıyoruz.

Sonunda o beklediğimiz fırsat geliyor.

Beklediğimiz fırsat geldi. Tüm bilmediklerimizi öğreneceğimiz, büyük bir değişime uğrayacağımız, bir anda performansımızı uçuracağımız o kıymetli “2” gün karşımızda.

Türkiye’de organizasyonların çoğunluğu (%98) sınıf içi eğitim yöntemini tercih ediyor halen. (ABD ve Avrupa verileri başka bir yazıda. Pek yakında.) Ancak bu tercih genellikle yıllık olarak  çalışan başına iki ile sekiz gün arasında değişiyor.

Teori Ne diyor?

teori

 

Öğrenme ve Performans konularında danışmanlık yapan, araştırmacı ve akademisyen Will Thalheimer’ın 2006 yılında yapmış olduğu araştırma ve kendisinin aynı yıl yayınlanan makalesi (ki bu makale de ayrı bir yazının konusunu oluşturacak ileride) bize çok basit ancak net olarak şunu söylüyor.

“Ne kadar çabuk/hızlı öğrenirsen, aynı hızla da unutursun.”

 

Öyleyse kendimize sorarak bitirelim;

“Yılın geri kalan 350 gününde gelişim ile ilgili zihinsel durumum ne?”
“En son katılmış olduğum eğitimde yaklaşık 16 saat geçirdim. Ne kadarı aklımda?”
“Ne kadarını hayata geçirebildim?”
“Eğitimden önce ve sonra performansımda neler değişti?”
“Artık ne kadar daha iyi bir satışçı, yönetici olabildim?”

…..

Şimdilik sizleri cevaplarınızla başbaşa bırakıyorum.
Peki ne yapacağız?
Durumdan hoşnutsanız devam…
Değilseniz her hafta buradaki yazılardan çok fayda göreceksiniz demektir.

Sağlıcakla kalın….